Covid-19 salgını nam-ı diğer korona virüs. Benim bakış açımla insanlığın içine düştüğü kokuşmuş çukuru görünür kılan görünmez tehlike.
Türkiye’de 10 Mart 2020 tarihinde sağlık bakanının ‘ilk vaka tespit edildi‘ açıklamasıyla resmi olarak duyurulan corona virüs hastalığı; oldukça bulaşıcı olması nedeniyle 2019’un son günlerinde (12 Aralık) Çin‘in Wuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra dünya genelinde hızlıca yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel pandemi ilan etmesi fazla uzun sürmedi ve 11 Mart tarihinde ilan edildi. Ama benim konum bu değil. Kendi bakış açımla gördüklerimi ve manevi hastalıklarım(ız)dan bahsetmek için bu yazıyı yazmaya karar verdim. Ayrıca bir blog tutupta Covid-19 gibi 100 yılda bir gelen felaket için bir şeyler yazmasam olmazdı.
Bu noktada şunu belirtmem gerekiyor. Hayatın akışına ve yaşadığımız olaylara bakışım biraz farklı. Başımıza gelen olaylar, geçmişte yaptığımız seçimlerin sonucu olabileceği gibi; ne olduğumuz gerçeğinin hak ettiklerimizin nedeni olabileceğine inanıyorum. Yani islami manada kadersel bir bakış açısı. Bu nedenle bazen olayların kendisine değil, perdenin arkasındaki manaya odaklanmaya çalışırım. Pandemi sürecinin bana ne anlattığı konusuna geçmeden önce şu an yaşadıklarımızı genel olarak hatırlamakta fayda var.
- Mesafe: İnsanlar arası güvenli mesafe uygulaması ile sosyal mesafe kavramının hayatımıza girmesi. Sosyal mesafe uygulaması daha sonra düğün salonları, restoran ve cami gibi toplu bulunulan ortamların kapatılmasına neden oldu. Özellikle Kâbe’nin kapanması islam alemi için ne derece önemli olduğunu söylememe gerek yok.
- Karantina – Ev Hapsi: Önce ‘evde kalın‘ çağrıları sonra ‘sokağa çıkma yasağı’ ve en son ‘sokağa çıkma kısıtlaması‘ olarak sosyal izolasyon ve hayatımızın devlet tarafından kısıtlanması.
- Maske uygulaması: Bilimciler tarafından önce hiç bir faydası yok, sonra da olmazsa olmaz ve zorunlu tutulan ağıza maske takma. Bunu ortak kullanım alanlarında zorunlu tutan kurallar dahası hayatımızdan ne zaman çıkacağı da belli değil.
- El yıkama ve hijyen kuralları: Virüs’ün yayıldığı ilk zamanlar tüm dünyada ellerin nasıl yıkanması gerektiği hakkında özel videolar ve sabun kullanımının öneminin vurgulanması. Toplu alanlarda el dezenfektanlarının bulundurulması ve hijyen kurallarının sürekli hatırlatılması.
- Sadece yakınlarla cenaze uygulaması: Covid-19 hastalığı nedeniyle ölenlerin defin işlemleri özel şartlar altında gerçekleştiriliyor ve sadece birinci derecede akrabası cenazeye katılabiliyor.
- Uzaktan eğitim ve evden çalışmayla tanışma: Korona virüsün yayılmaya başladığı günlerde, 19 Mart’ta tatil edilen okullarda öğrencilerin eğitiminin yarıda kalmaması için uzaktan eğitim uygulamasına geçildi. Aynı şekilde bilgisayar veya telefon başında işlerini halledebilecek kişiler için şirketler evden çalışma uygulamasına başladı.
- Online video ve sohbet uygulamalarının yükselişi: Sosyal izolasyon ve mesafe günümüz iletişim şeklini hızlıca değiştirerek online ortamlara kaydırdı. Çok kişiyle görüntülü toplantı yapma uygulaması Zoom, internetin yeni parlayan yıldızı oldu. Hemen arkasından Google (Meet) ve Facebook (Odalar) gibi büyük şirketler de olaya dahil oldu. Tabi bu arada Youtube ve Netflix gibi online film/dizi/video izleme siteleri de evde kalanların ilk tercihlerinden oldu. Online trafik o kadar artı ki siteler videoların stream edilirken çözünürlüklerini düşürmek zorunda kaldı.
- Online alışveriş sitelerinde satışların patlaması: Tüketim çılgınlığı salgın veya ev hapsi dinlemedi. İnsanlar AVM’lere gidemedi ama online alışveriş sitelerine adeta saldırdı. Hemen getirme uygulamaları ile günlük market alışverişleri bile online ortamlara kaydı.
- Stokçuluk: Özellikle salgının ilk günlerinde sokağa çıkma yasağı ile tanışarak insanların panik yapması, doların yükselmesi, hükümetin hafta sonu için sokağa çıkma yasağını 2 saat önceden açıklayarak oluşturduğu kargaşa ve Türkiye ekonomisindeki çalkantılı süreç bazılarını yiyecek ve içecek ürünlerini stok yapmaya itti.
- Fırsatçılık / fahiş fiyatlar: Aslında her zaman olan ama koronavirüs salgınında iyice ayyuka çıkan aç gözlüğün toplumda yer ettiği gerçeği. En hassas olduğumuz durumlarda bile ne hale geldiğimizi göstermesi hakikaten ibretlik. Maske, kolonya ve dezenfektan gibi toplum sağlığını ilgilendiren bazı ürünlerde fiyatların 30-40 kat artması akıl alır gibi değil. Bunun yanında webcam veya oyun konsolları gibi teknoloji ürünleri de arttı (doların yükselmesinin de etkisi var) ama bunlardan bahsetmiyorum bile.
- Covid-19’un küresel bir salgın olması: Bu maddeyi özellikle eklemek istedim çünkü şu an yaşadığımız grip salgının en önemli detaylarından olması. Din, dil, ırk, sosyal statü, zengin ve fakir ayrımı yapmadan dünya çapında herkesi etkilemesi. Özellikle 60 yaş üstü insanlarda ölüm oranının yüksek olduğunu notunuda ekleyelim.
Bakış açısını değiştirdiğimde corona virüs salgınının nedenlerini, etkilerini ve nelerle karşılaşabileceğimiz hakkında düşündüklerim.
- Hastalığı ve ölümü görünce ağzımızı veya elimizi temizlediğimiz gibi daha önce kalplerimizi temiz tutsaydık şimdi bunlar başımıza gelmezdi.
- O kadar boş (!) hayatlar yaşıyor ve boş konuşuyorduk ki ağızlarımız kapandığı gibi, Rabbimiz bedenlerimizi de evlere kapattı.
- Aile ve akrabalık bağlarını kopardık ve şimdi Allah Azze ve Celle’de herkes arasındaki mesafeyi arttırdı. Yakınlarımızın cenazelerine bile gitmemize izin verilmiyor
- Müslümanlarda kafirlerle aynı belaya uğradı çünkü onlar gibi yaşıyorlar ve onlara benziyorlardı.
- Kâbe’yi bize kapattı ve artık azap vaktinin geldiğini gösterdi. Dünya’nın en kutsal yeri kapatıldı.
- Yaklaşık 2 milyar müslüman olmasına rağmen camiilere bu kadar az kişi gidiyordu artık hiç kimse gidemiyor. Namaz kılanlar da dahil. Çünkü onlarda kendilerine çalışıyor ve başkalarının namaza başlamasına vesile olmaya uğraşmıyorlardı.
- Bunca felaket ve ölümlere rağmen hâlâ dünya mallarına saldırdık Allah celle celalühü’de bizi fırsatçılarla baş başa bıraktı. Gereksiz ve fazla harcamalarla belki de ileride gelecek daha büyük maddi felaketlere zemin hazırlandı.
- Dünya mallarına saldırmamız ve stokçuluk bazı ürünlerin fiyatlarının artmasına neden olduğu gibi bazı sahip olunan varlıklarında değerinin düşmesine neden oldu veya olacak. Yakın gelecekte ihtiyacımız olduğunda ne kadar değersizleştiklerini göreceğiz.
- Son yıllarda dünya genelinde oluşan ekonomik dengesizlik ve sıkıntılar pandeminin de etkisiyle artarak devam edecek. Bir çok firma kapanacak. Bir çok kişi işsiz kalacak. Bir çok insan açlık çekecek.
- Eskiden TV’lerde, gazetelerde ya da belgesellerde gördümüz Afrika’da açlıktan ölen insanları görüp üzülerek iç çektiğimiz o akibete uğramamız mümkün olabilir. Hak ettik mi diye sorma, bolluk içinde ve Allah’a isyanla yaşadığımız bu ömürle fazlasını hak ettiğimizden şüphem yok.
- Müslümanlar olarak önce dünya mı, iman mı karar vermek zorundayız. Sağlıklı olarak yaşanacak isyan dolu uzun bir ömür ahiret hayatını felaketle sonuçlandırabilir. Dünya işleriyle uğraşmayalım demiyorum ama önceliklerimizi iyi belirlememiz gerekiyor. Allah kuluna zulmetmez. Rahmet kapısı hep açık ve değerlendirmemiz gerekli.
- Daha önceki felaketlerde olduğu gibi şimdide bize az bir şey dokunur sonra geçer gider biz de eski hayatımıza döneriz diye düşünüyoruz ya, çok bekleriz… Sonbaharda virüsün tekrar ortaya çıkabileceğinden ve ikinci dalganın daha tehlikeli olabileceğini düşünüyorum. Bu beladan tek bir kurtuluş reçetesi var: Tevbe edip salih amel işlemek.
- Kişiler ve olaylara takılmaya gerek yok. Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel, teknolojik ve dinsel dönüşüm noktasındayız. Çok dikkatli olmak gerekiyor. İnsanların (özellikle müslümanların) dinini çalmak için çok fazla tuzak var. Yeni putlar ortaya çıkartabilirler. Maddeye bakıp yarar göreceğini düşünen ve hatta insanların iyiliği gibi gözüken şeyler aldatıcı olabilir ve asıl kötü sona neden olabilir. Müslüman uyanık olmalı.
- Türkiye olarak çok çok çok zor zamanlardan geçeceğiz. Bu kadar zulümün bir bedeli olacak. Yıllardır hapsolduğumuz cendereden çıkmak kolay olmayacak. Allah celle celalühü yardımcımız olsun.
- Sosyal çalkantılar bazı (büyük) devletlerin yıkılmasına, bazılarının bölünmesine, bazılarının işgal edilmesine tanık olabiliriz. Devletlere olan güvenin sarsıldığı otokratik liderlerin çoğaldığı bu günlerde bazıları için ise fırsatlar doğabilir. Bilemiyorum belki de 3. dünya savaşının provalarıdır.
Burada yazdığım her şey beni bağlar. Geleceğe yönelik yaptığım tahminler olacak diye bir kural yok. En doğrusunu Allah Azze ve Celle bilir. Rabbim bana, aileme ve tüm müslümanlara bu zor günleri en az zararla ve istikâmet üzere yaşayarak geçirmeyi nasip etsin. Allah celle celalühü adını unutturmasın. Amin.